Bir bilanço, işletmenin mali fotoğrafını çeker. Varlıklar, borçlar, özkaynaklar… Kağıt üzerinde bakıldığında sadece sayılardan ibaretmiş gibi görünse de, aslında satır aralarında şirketin geleceğine dair önemli ipuçları saklıdır.
İyi bir bilanço okuması, yalnızca rakamları görmeyi değil, o rakamların ne anlattığını anlamayı gerektirir. Örneğin, kısa vadeli borçların dönen varlıklara oranı 1’in üzerine çıktıysa, bu şirketin nakit sıkışıklığı yaşayabileceğine işaret edebilir. Bu durum, borçların çevrilmesinde zorlanma ihtimalini artırır.
Benzer şekilde, stokların dönen varlıklar içindeki payı çok yüksekse ve satışa dönüşme süresi uzuyorsa, işletmenin nakit akışı baskı altına girebilir. Kâğıt üzerinde mal var ama kasa boş gibi bir tablo ortaya çıkar.
Borç/özkaynak oranı 3’ün üzerine çıkmışsa bu da dikkat çekici bir uyarıdır. Aşırı borçlanma, özellikle dalgalı piyasa dönemlerinde şirketi savunmasız bırakır. Aynı şekilde, ticari alacakların hızla artmasına rağmen nakitte aynı artış yoksa, tahsilat performansında sorun olabilir. Satış yapılıyor ama parası gelmiyor demektir.
En sık karşılaşılan risk göstergelerinden biri de “kâr var ama nakit yok” durumudur. Kâğıt üzerinde kâr yazmak kolaydır; önemli olan bunun kasaya yansıyıp yansımadığıdır. Bu yüzden bilanço tek başına değil, mutlaka nakit akım tablosuyla birlikte değerlendirilmelidir.
Unutmayın, bilanço okumak bir muhasebe bilgisi meselesi olduğu kadar, yorumlama ve büyük resmi görme meselesidir. Doğru okunduğunda, olası riskleri önceden fark etmek ve doğru adımları atmak mümkündür.